23 Nisan 2010 Cuma

Yapamadıklarımıza...

bu sana

dinle ama mutlaka


Düşler vardır satılmaz, derinde anlatılmaz

Yüreklerden silinmez, bazen de vazgeçilmez

Kapat gözlerini ve düşün, ipekten bir deniz

Pamuktan bir gökyüzü, iki tomurcuk yüreğimizde

Belki de sen ve ben ikimiz, birbirinin farkında gözlerimiz

Düşüncelerimiz, olmayacak hayallerimiz

Ne alınır, ne satılır, para yerlerde sürünür

Geçtikçe şu günler, anladıkça hayatı

Birçok şeyin değeri küçüldükçe küçülür

Fikret Kızılok

19 Nisan 2010 Pazartesi

if you want me, satisfy me!




gh :-"Onu seviyor musun" çekce nasıl denir?
mi* :-noor-esh-ho.
gh -noor-eşho?
gh -o zaman... noor-esh-ho?
mi -noor-ho-tebbe!
gh -ne?
mi -hadi, gidelim artık.
gh -sen ne dedin?
......


Eğer başka bir dilde soru sormayı öğreniyorsanız bundan önce mutlaka cevapların ne anlama geldiğini öğrenmelisiniz aslında. Çünkü cevabı anlayamadığınızda sorduğunuz soru köpükten yapılan bir baloncuk gibidir. Havalandıktan bir süre sonra patlayacaktır. Ya yere düşünce ya da daha düşmeden…

Cevap bilinse de ve hayat değiştirecek bir cevap olmasa da ‘değişim’in nasıl olacağı, olup olmayacağı ya da… Olmaması bazen o kadar tatlıdır ki. Bazen adım atılmaması, bazen başlaması oğlan olan bir şeyin başlamaması, hiç başlamayacak olması her şeyin ya da birçok şeyin üstünde kılar yaşanılanı. Karmakarışık bu cümleye anlam vermek isteyen saygıdeğer okuyucu sanırım önce ‘ONCE’ı izlemelisin.


Olmasın, değişmesin, kimse kimseye dokunmasın. Bazı ilişkiler pamuklara sarılmalı, tüm kötü renklerden korunmalı pamuğun beyazı. Bu da öyle olsun. Bir kere de öyle olsun...

* milujes ho? (onu seviyor musun?)
** miluju tebe (seni seviyorum)



P.S: Sex and the City filan izlerken kıskanır ya kadınlar, izlediğim hiçbir filmde hiçbir kadını Markéta Irglová kıskandığım kadar kıskanmadım ben!


14 Nisan 2010 Çarşamba

please press 9

İngilizceyle 9 rakamı arasındaki bu sıcaklık ve samimiyet nereden geliyor. Operatöre bağlanmak için sıfıra, ingilizce devam etmek için dokuza basılmasının sebebini biri bana anlatabilir mi? Bütün gün için için bunu düşüneceğim ben!

12 Nisan 2010 Pazartesi

"atılır mıyız oyundan, benzemezsek onlara?"

9 Nisan 2010 Cuma

or am i dreaming

  • Erkenden güne başlamak çok şahane bir duygu. Sohbet varsa, müzik varsa… Ne ala!
  • Barış işaretinin tarihini anlatıyorlardı o esnada. Biri İngilizce anlatırken diğeri tercüme ediyordu yüksek tavanlı salonda. İnsanları düşünüyordum tam o sırada. Bazen ne çok geliyorlar ama ne güzel. Hepsi iyi ki var. Zaten yıllardır biliyorum birçoğunu. Yeni eklenenlere ise anlatıyorum kendimi. Bazıları anlıyor daha da soruyor bazıları basıp gidiyor. Gitsinler de zaten. Çekemem, kal diyemem, durduramam.
  • ‘Bir de içime sor’ derler ya. Kimse de sormaz ama… Sorulmasa da anlatılamaya çalışılandır işte o sorunun cevabı. Sen anlatırsın ama… Bir de içime sorsana ya!
  • İnsanlar film gibi. Son zamanlarda film önerisiyle gelen herkesi o filme benzetiyorum. Öyle sabitliyorum durduğu yere. Ama bazı çiviler tutuyor, bazıları tutmuyor. Duvarın sert kısmına denk gelen çiviler hani tutmaz ya ne kadar çekiçle vurursan vur. Ama bir gerçek var ki duvarı yıpratır, boyasını döker! ‘Her şey bir iz bırakır’. En az bir!
  • Uzun zamandır giymediğin ceketi giyersin de elini cebine attığında para çıkar. Unutmuşsundur bile oysa ki. İşte hayat o an o kadar güzeldir ki.
  • Hayatı(n)a tecavüz eden herkesten kürtaj parası toplamalı insan!
  • Çocukların ulaşamayacağı yerlerde muhafaza edilmesi gereken şeyleri ilgi çekici kılan tek şey ulaşılamayacak yerlerde olmasıdır. Ulaşınca ‘Bu muymuş?’ dersin ya. Acı bir deneyim olur.
  • Tava Cumhuriyeti diye bir yer varmış. Teşekkürler Müzik! Neler öğrettin sen bana… Hiç çıkma hayatımdan olur mu? Söz senden kurtaj parası almayacağım.
  • Papatyalar kurudu. Sarı sarı parçalar düştü masama. Minibüs de üzerlerinde. Boyutlar farklı olsa hayalimdeki bahçe valla!
  • Politikayla olan tek ilgim zaman zaman Tahsildaroğlu ile Kılıçdaroğlu arasında bir akrabalık var mı diye düşünmek oluyor zannedersem. Utanç verici belki ama İstanbul Film Festivali Açılışında Kültür Bakanı’nın kırdığı pot kadar değil. Asla! Şükürler olsun!
  • Politikacılar yüzünden belki de… Hepsi gerçekten Politik Acılar!
  • Beynimin içinden tekrar tekrar izleyebileceğim bir kamera olsa keşke. Rüyalarımın izlenmesini isterdim, riyalarımın asla ama!
  • Leyla’dan geçme faslına gelmek için kaç Leyla görmeli insan?
  • Sırtı ağrıyor misal. Kas gevşetici sürüyorsun. Üzerine havlu koyup tişörtünü giyeceksin. Eğer havlu bir türlü durmuyor sen de tişörtünü giyemiyorsan dünyanın en yalnız insanısındır. İşte yaşlılık bu yüzden zor. Bu yüzden çok gücüne gidiyor insan yetemeyince kendine. Oysa yaşın kaç olursa olsun sırtına eli uzanmaz kimsenin.
  • Kaç kişinin ilkokul öğretmeni Facebook’tan mesaj atar ki. “Herkesin çocukluğundan bir şey var ama senden hiç yok” diye. O günden beri düşünüyorum için için İyi mi kötü mü diye.
  • Romantik acılar mı dönüşüyor acaba yaşlanınca romatizmaya?
  • Haftanın parçasıdır bu da...