8 Mayıs 2010 Cumartesi

İçeri buyur!

Eğer kapıyı açıp “İçeri buyur” dediğimde içeriye girmek seni korkutacaksa, kendinden emin bir şekilde atamayacaksan kirişten içeriye ilk adımını kapımı çalma sakın!

Oturduğun koltukta aklından başka bir şey yapmanın heyecanı olacaksa, pencereden giren güneş benim gözlerimi kamaştırdığı kadar kamaştırmayacaksa gözlerini, sehpanın üzerine koyduğum kahvenin tadı sana acı gelecek ama sen yine de “Çok güzel olmuş eline sağlık” diyeceksen, duvardaki fotoğraflar sana merak ettirmeyecekse nereden geldiğimi, mutfaktaki garip ses beni tedirgin ettiği kadar etmeyecekse seni tedirgin, yahut önemsemeyeceksen halıya düşen kırıntıları, akşam ne yiyeceğimiz konusu benim umurumda olduğu kadar senin umurunda olmayacaksa, “Neden geldim” buraya diye soracaksan kendine ben sana cümleler kurarken ve açıkça söyleyemeyeceksen “Geldim ama beklediğim bu değildi” diye, masanın üzerine serdiğim çiçekli örtünün deseni hatırlatmayacaksa sana çocukluğundaki piknikleri, güneş batarken kızıl buluta benimle birlikte selam vermeyeceksen pencereden kapıma gelme sakın. Kapımı çalma!
Çünkü sen oturduğun koltukta dışarı bakıp bir an hüzünleneceksen ben ne olduğunu merak edeceğim, tam da o an ne düşündüğünü, “kahveyi gerçekten beğendi mi” diye düşüneceğim için için, o terliklerle rahat edip etmediğini bir de…
Kapımı çaldığında “Neden geldin” diye sormadan alacağım seni küçücük evime. Neden geldiğini bana anlatmayacaksan kapımı çalma sakın!
Bırak ben tek başıma selamlayayım akşam kızıllığını, akşam kızıllığın soldurma, Ne olur kapımı çalma! Ama sakın!

0 yorum:

Yorum Gönder