22 Ağustos 2009 Cumartesi

Galaksiler arasında

Bütün gün akşam olmasını ve gelip Nova Colorlar'ımı getirmesini bekledim. 12’li yeni kalemlerim en güzel resmimi yapacaktım. Uçları sivri olacaktı. Biraz bile yuvarlaklaşsa hemen açıp sivriltecektim. Diğer paket o yüzden bu kadar çabuk bitmişti zaten. Kâğıtlarımı hazırlamış, bekledikçe daha da sabırsızlaşıyordum. Hafta sonu olduğu için her gün izlediğim televizyon programları da yoktu. Vakit daha da zor geçiyordu. Kıştı, sokağa da çıkamazdım. Sobalı odada öylece duruyordum. Sonra kapı çaldı ve geldi. Sobanın yanındaki o paylaşılamaz koltuğa oturdu, paltosunu üzerinden çıkarırken cebine koyduğunu hatırladığı Nova Color’u çıkardı. Ben o kadar sabırsızlanma rağmen “Aldın mı?” diye sormamıştım. Yoksa onu kalemler yüzünden özlediğimi zannederdi, öyle olursa üzülürdüm. İyi ki sormadım, kendi çıkardı işte diye düşünüyordum ki… 12’li paket değildi bu! 6’lı paketti. Daha elime almadan 6’lı istemediğimi söyledim, o bana yetmezdi, planladığım resim için en az 12 renk olması gerekiyordu. Susmadan ağlamayı andıran bir sesle memnuniyetsiz cümleler kuruyordum. İsyan cümlelerimi bitirmemi beklerken elinde kalemlerin kutusuyla kolu bana doğru uzanmış duruyordu. Konuştum, konuştum. Sustuğumda “Şimdi sen bunları istemiyor musun?” diye sordu. “Hayır” dedim. Sobanın üstündeki kapağı ucu kanca gibi olan demirle açtı ve 6’lı Nova Color kutusunu sobaya attı. O yaşta bizim ailede yaşayabileceğim en büyük şoku yaşadım. 5 yaşındaydım. İlk defa ağlayamadım. Durdum. ‘Evet, istemiyorum iyi ki de attın’ imajını korumaya çalıştım ama çok pişmandım. Odadan çıktı, sobanın kapağını açtım ayak parmaklarımın üzerinde durup alevle karışan erimiş boyalarıma baktım. Benim olamamış renklerim yanıyordu. Hayallerimi suya, renklerimi aleve… O zaman tüm dünyam o odadan ibaretti, boyalarımın yandığı kömür sobası, bir kanepe, iki tane de koltuğun olduğu soluk renkli oda. Şimdi rengârenk şeyler görüyorum, istediklerimi alıyorum, renkleri seçiyorum, galaksilerime bir tıkla ulaşıyorum. Beğenmiyorum geçiyorum, kopyalayıp yapıştırıyorum. Tuşlara basıp renkleriyle oynuyorum. Galaksilerim arasında ağ bağlantıları kuruluyor. Renklerimi kopyalayıp başka ülkelere gönderiyorum. Ama hiçbir şey bana o 6’lı Nova Color'un yanarken düşündüklerini düşündürmüyor. Galaksilerim büyüdükçe küçülüyorum. O soluk renkli odada kıvrılıp sobanın sıcağında uyusaydım, erimiş renklerim bana şarkı söyleselerdi….
Laura Veirs’ten ‘Galaxies’, galaksiler arasında gidip gelirken tek kişilik ulaşım aracınız olsun!!!

0 yorum:

Yorum Gönder